Deneyimli bir hırsızın, yanlışlıkla bir Van Gogh tablosunu çalmasıyla başlayan olaylar, nefes kesici bir takip ve gerilim dolu anları bünyesinde barındırıyor. Bu hırsız, ortağının, tablonun peşindeki gangsterler tarafından kaçırılmasının ardından, karmaşık bir kurtarma planı tasarlamak zorunda kalıyor. Böylece izleyiciler, bir yandan sanat dünyasının göz kamaştırıcı güzelliğiyle tanışırken, diğer yandan da suç dünyasının acımasız ve karanlık yüzüyle karşı karşıya kalıyorlar. Her bir sahne, hırsızın işlediği suçun karmaşıklığına ve onun bu durumdan çıkış yolu bulabilme çabasına ışık tutuyor. Kurgusu iyi işlenmiş olan bu film, seyirciyi from beginning to end adrenalize eden bir hikaye sunuyor. Buna ek olarak, filmdeki karakterlerin derinliği ve gelişimi, izleyicinin olaylara daha fazla çekilmesini sağlıyor. Kaos ve düzen arasındaki ince çizginin nasıl geçilebileceğini gösteren bu yapıt, hem görsel hem de hikaye anlamında izleyenleri etkilemeyi başarıyor. Bu nedenle, Van Gogh'un sanatının eşsiz güzelliği ve suç dünyasının acımasız gerçekleri arasında sıkışıp kalan bu hırsızın hikayesi, izleyiciye sinemanın gerçek anlamda bir sanat olduğunu hatırlatıyor. Her bir sahnesi ayrı bir heyecan ve merak uyandıran bu film, kendine has atmosferi ve gerilim unsurunu eksik etmeyen hikayesiyle sinema severlere unutulmaz bir deneyim sunuyor. İzleyiciyi düşündüren ve sorgulatan bu filmi izlemek, eminim ki her sinema sever için gerçek bir zevk olacaktır.
