Ağustos 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği zamanlarda, duygusuz bir Hint işadamı, 170.000'den fazla mahsur kalmış vatandaş için bir sözcü haline geldi. Bu olayın merkezine, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen bu işadamının irdelendiği bu film, hem tarihi bir olayı hem de insan doğasının karmaşıklığını büyük bir başarıyla işliyor.
Hint işadamının, kendisini kuşatan bu trajik durum karşısında gösterdiği dönüşüm, filmin en çarpıcı yanlarından biri. Bencil bir işadamından, geniş çaplı bir insani krizin baş aktörüne dönüşen karakterin hikayesi, izleyiciye hem duygusal hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor.
Her ne kadar başlarda kişisel çıkarlarını koruma peşinde bir adam gibi görünse de, zorluklarla mücadele eden vatandaşlarına yardım etme gerekliliğini anlamaya başladığında, onun da içinde olduğu bu trajik olayların acımasızlığı karşısında bir umut ışığı oluyor.
Oyuncu kadrosunun da başarılı performansları ile hayat bulan bu film, geniş kitlelere ulaşarak tarihi bir olayın, bireyler üzerindeki etkisini ve kişisel dönüşümleri güçlü bir anlatım ile seyirciye aktarıyor. Dolayısıyla, bu film tarihi olaylara farklı bir bakış açısı getirerek, izleyicinin empati yeteneğini de test ediyor.
