Özverili bir tek ebeveyn ve garson olan kadın, insanlık karşıtı bir yazar ve bir gay sanatçının dramatik hikayesini anlatan bu film, izleyicileri etkisi altına almayı başarıyor. Sanatçının, bir soygunda saldırıya uğramasıyla başlayan hikaye, bu üç farklı karakterin sıradışı dostluklarını anlatıyor.
Öncelikle, hayatın zorluklarına rağmen çocuğuna iyi bir yaşam sağlamaya çalışan bir anne ve garsonun karakteri etkileyici bir şekilde yansıtılıyor. Kadın, hayatın her anında çocuğu için mücadele ederken, bir yandan da tek başına ayakta kalmaya çalışıyor. İnsanlık karşıtı bir yazar olan ikinci karakter, hayata dair negatif tutumu ve insanlardan kaçma eğilimiyle dikkat çekiyor. Ancak hikaye ilerledikçe yazarın içindeki insana dair duyguları ve değişen bakış açısını gözlemlememiz mümkün hale geliyor.
Son olarak, sanatçının karakteri de oldukça ilginç. Kendine has bir karakter olan sanatçı, bir anda hayatı değişince, beraberinde getirdiği karmaşayla birlikte hem kendini hem de etrafındakileri yeniden keşfetme yolculuğuna çıkıyor. Bu üç farklı karakterin oluşturduğu sıradışı dostluk, hayatın zorluklarına karşı verdikleri mücadele ve birlikte büyümeleri izleyiciye güçlü bir duygu aktarımı sağlıyor.
Her biri hayatın farklı yüzlerini temsil eden bu karakterler, zor zamanlarında birbirlerine destek olmayı öğreniyorlar. Film, dostluğun, sevginin ve hayatta kalmanın evrensel temasını başarılı bir şekilde işliyor ve izleyicilere derin bir etki bırakmayı başarıyor.
