Ünlü bir askeri avukat olan Teğmen Daniel Kaffee'nin, cinayetle suçlanan Denizcileri savunduğu sürükleyici bir hikayeyi izliyoruz. Denizciler, emir altında hareket ettiklerini öne sürüyorlar. Film, ordu hiyerarşisi, disiplin, emir-komuta zinciri ve ahlaki sorumluluklar üzerine derin bir perspektif sunuyor.
Kaffee karakteri, sadece bir askeri avukatı değil, aynı zamanda adaletin kör kollarını da temsil ediyor. Suçlanan Denizcilerin gerçekten masum olup olmadığı veya sadece üstlerinin emirlerini mi yerine getirdikleri konusundaki karmaşık durumu çözme görevi ona düşüyor. Bu durum, Kaffee'nin sadece hukuki açıdan değil, ahlaki açıdan da büyük bir çıkmaza sürüklüyor.
Film boyunca savunmalarının temel argümanı olan 'emir altında hareket etmek' kavramı, esasen askeri disiplini ve hiyerarşiyi sorgulama eğilimi gösterir. Ayrıca, bir emir ne kadar ahlaki olmayabilirse olsun, ona itaat etmenin gerekliliği üzerine düşündürür.
Sonuç olarak, bu film sadece bir askeri hukuk dramı değil, aynı zamanda bir ahlaki sorumluluk ve insan hakkı tartışmasıdır. Katı askeri disiplin ve emirlere itaat etme zorunluluğu karşısında, bireyin vicdani seçimlerini ve ahlaki değerlerini ne kadar koruyabileceği sorgulanıyor. Kısacası, film izleyiciye, adalet, ahlaki değerler ve askeri disiplin arasında kalan karmaşık bir durum sunuyor.
