Jess, boşanmış bir anne ve hemşire olan karakterimiz, kızı ve genç oğlu Owen ile eski çiftlik evine geri döner. Bu durum, filmin başlangıcını işaret eder ve hikayenin gelişmeye başlaması için bir basamak oluşturur. Jess ve çocuklarının eski çiftlik evine dönüş yolculuğu, hüzün ve nostaljiyle harmanlanmış bir geri dönüş hikayesi olarak karşımıza çıkar. Evlerine yeni yerleştikten kısa bir süre sonra, masum ve beklenmedik bir olay meydana gelir; Oğulları Owen, evin köpeği tarafından ısırılır. Bu olay, hikayenin gidişatını büyük ölçüde belirler.
Isırılma sıradan bir köpek ısırığı değildir, çünkü Owen'da gizemli bir enfeksiyona neden olur. Bu enfeksiyon, sadece Owen'ın değil, tüm ailenin hayatını tamamen değiştirir. Film, bu enfeksiyonun Owen üzerindeki etkilerini ve ailenin bu durumla nasıl başa çıkmaya çalıştığını anlatırken, izleyicisini bir yandan da gerilim dolu bir atmosfere sürükler. İşte bu noktada, filmdeki gizemli ve beklenmedik olayların kurgusu başlamış olur.
Hikaye ilerledikçe, köpeğin ısırığı sonucu oluşan enfeksiyon hakkında daha fazla bilgi ediniriz ve bu durumun çözülmesi için atılacak adımlar belirlenir.
Her ne kadar Jess ve ailesinin hikayesi, ilk bakışta sahip olduğu dram ve gerilim öğeleri ile dikkat çekse de, gelişen olaylar ve karakterler arasındaki etkileşimler, filmin seyrini daha karmaşık ve derin bir hale getirir. İşte tam da bu noktada, sinema yorumcusu olarak filmdeki detayları ve ince noktaları gözlemlemek, filmin hikayesinin tam anlamıyla tadını çıkarabilmek için önemli hale gelir.
