On yıl süren bir uzaklığın ardından Jean, babasının hastalandığını öğrenince doğduğu kasabaya dönüyor. Bu, aynı zamanda kız kardeşi Juliette ve erkek kardeşi Jérémie ile yeniden bir araya gelmesini gerektirir. Yıllar içinde birbirlerinden uzaklaşan bu üç kardeş, kaçınılmaz olarak yeniden bir aile olmanın zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kalıyorlar.
Aile içindeki güven duygusunun yeniden inşa edilmesi, olayların ilerleyişindeki en önemli konulardan biri. Hikaye, karakterler arasındaki duygusal bağları yeniden tesis etme sürecini son derece samimi ve etkileyici bir şekilde anlatıyor. Bu süreç, aynı zamanda geçmişle yüzleşme, hatırlama ve affetme zorunluluğunu da beraberinde getiriyor.
Bundan ötürü filmin bu temel çatışması, aslında önemli bir aile draması çerçevesinde işleniyor. Yani her ne kadar Jean'ın babasının hastalığı üzerine odaklansa da, film aslında aile bağlarının ve kardeşlik ilişkilerinin karmaşıklığını ve güzelliğini ortaya çıkarıyor. Üç kardeşin birbirleriyle olan ilişkileri ve beraberinde getirdiği duygusal çatışmalar, film boyunca izleyiciyi derinden etkileyen unsurlar arasında.
Her ne kadar dış dünya hızla ilerlerken, Jean ve kardeşlerinin kendi iç dünyalarındaki bu yüzleşme süreci, onların aslında evrensel bir hikayenin parçası olduklarını hatırlatıyor: Ailenin gücü ve birlikteliğin değeri. Film, bu evrensel temaları etrafında şekillenirken, aile özlemi ve çocukluk anılarının güçlü bir özlemini de uyandırıyor. Bu nedenle, film sadece Jean'ın ve kardeşlerinin hikayesini değil, aynı zamanda her izleyicinin kendine ait bir parça bulabileceği bir aile dramını da başarıyla anlatıyor.
