Young Musa filmini, egzotik bir Afrika hikayesi oldu. Film, bir gizemli hastalığın KwaZulu Natal köyünü vurduktan sonra yetim kalan genç Musa'nın öyküsünü anlatıyor. Musa, büyükannesine yardım etmek adına babasının son hediyesi olan aşiret davuluyla Johannesburg'a, iş ve amcasını bulabilmek için yola çıkar.
Musa'nın bu karmaşık ve farklı kültürel atmosferdeki yolculuğu, izleyiciyi hem rahatsız ediyor hem de meraklandırıyor. Bunun sebebi ise Musa'nın, saf ve masum bir çocuk olan kendi dünyasından çıkıp bilmediği bir metropole adım atmasıdır. Film boyunca Musa'nın bu acımasız ve karmaşık dünyaya uyum sağlama süreci izleyenleri derinden etkiliyor.
Musa'nın başına gelenlerin ardından babasının son hediyesi olan davul, sembolik bir anlam kazanıyor. Davul, Musa'nın köklerini ve mirasını temsil ederken, aynı zamanda Johannesburg'un kalbinde bir yol gösterici oluyor. Bu metaforları kullanan yönetmen, karakter ve öykünün derinliğini büyüleyici bir şekilde kullanarak öne çıkarıyor.
Genç Musa'nın trajik öyküsü, Afrika'nın sosyo-ekonomik sorunlarına dikkat çekerken, bir yandan da bireysel direniş ve cesaret hikayesini konu alıyor. Bu tür filmler, genellikle ana akım sinema dünyasında çok fazla yer bulamazken, Young Musa'nın bu tabuyu yıkmayı başardığını görüyoruz.
Sonuç olarak, Young Musa, izleyicisine unutulmaz bir seyir deneyimi sunuyor. Özellikle yönetmenin yetenekli anlatımı ve Musa'nın etkileyici karakter gelişimi, bu filmin izlemeye değer olduğunu kanıtlıyor. Young Musa, izleyicilerine insan ruhunun direniş hikayesini çarpıcı bir görsel şölenle anlatırken aynı zamanda Afrika'nın kültür ve yaşamına dair ilginç yönlerini de gözler önüne seriyor.
