Geceyarısından Önce

Jesse ve Celine'le yıllar sonra, tam dokuz yıl sonra, Yunanistan'da tekrar karşılaşıyoruz. İlk kez o Viyana'ya giden trenin içinde karşılaştıklarından beri neredeyse iki on yıl geçmiş. Jesse ve Celine hikayesi, ilk olarak Richard Linklater'ın "Before Sunrise" filminde karşımıza çıktı ve genç seyirci üzerinde derin bir etki bıraktı. Unutulmaz ve büyüleyici bir geceye tanıklık eden bu çift, zamanın geçişinden ve yaşanmışlıkların derinliğinden bağımsız olarak tekrar karşımıza çıkıyorlar. Yunanistan'ın güneşli sahillerinde, Ege'nin berrak sularında gerçekleşen bu tekrar karşılaşma izleyiciye nostaljik bir hissiyat katıyor. Bu, aynı zamanda, Linklater'ın Jesse ve Celine'in ilk buluşmasından bu yana ne kadar değiştiklerini ve hayatlarının nasıl ilerlediğini gösterme fırsatı. Bu süre zarfında, yaşadıkları deneyimlerin, hayal kırıklıklarının ve sevinçlerin, karakterler üzerinde ne tür bir etkisi olduğunu görebiliyoruz. Jesse ve Celine'in birbirlerine olan hislerindeki değişiklikler, hayatın getirdiği sıradanlık ve monotonluk karşısında sevginin dayanıklılığını, aşkın zamanın ötesine uzanabilme gücünü gözler önüne seriyor. Bu film, aynı zamanda, birbirinden yıllar sonra tekrar karşılaşan insanların duygusal bağlarını ve hayatın getirdiği zorluklara karşı dirençlerini anlatmaktadır. Bu etkileyici öykü, izleyiciyi sorgulamaya ve düşünmeye itiyor. İki karakter arasındaki diyaloglar, duygusal zekaları ve yaşama dair felsefeleri ile izleyicinin kendi yaşamı üzerine düşünmesini tetikliyor. Jesse ve Celine, yıllar önce Viyana treninde başlayan o büyülü hikâyenin kahramanları olarak evrensel bir aşk öyküsünü bir kez daha canlandırıyorlar. Linklater'ın bu üçlemesinde, zamanın geçişi ve hayatın getirdiği değişimler karşısında saf aşkın nasıl bir rol oynayabileceğini görmek oldukça değerli.