Grace

Charlie Ellison, bir zamanlar oldukça ünlü bir yazar olan ve yazarların korkulu rüyası olan 'yazar tıkanıklığı' ile mücadele eden bir karakterdir. Önceden kazandığı ününü yitirerek bunalıma sürüklenen Ellison, kitap üzerine aldığı avansın da tükendiği bir dönemde en yakın arkadaşı ve aynı zamanda menajeri olan Bernie tarafından zor durumundan kurtulması için son bir çareye başvurulur. Bernie, ona esin kaynağı olması ümidi ile Dawn adında, epeyce sinirli bir genç kadını gönderir. Ancak Dawn'ın da kendi sorunları vardır ve bu durum hikayeyi karmaşık bir hale sokar. İkilinin arasındaki bu tezatlık ve sürtüşme, hikayenin önemli bir çatışma noktasını oluşturur. Dawn, hem onu denetlemek hem de ilham vermek için Charlie'nin hayatına girer. Ama her şey planlandığı gibi gitmez. Dawn'ın kabullenilmez tavırları, Charlie'nin yaratıcılığını yeniden alevlendirecek mi, yoksa ikilinin arasındaki bu elektriklenme bir felakete mi yol açacak? Charlie'nin yazarlık kariyeri bu genç kadın sayesinde yeniden can bulacak mı, yoksa tamamen bataklığa mı saplanacak? İkilinin bu çatışmalı ilişkisi, hikayeyi oldukça merak uyandırır bir hale getiriyor ve izleyiciyi derinden etkileyen bir durumla baş başa bırakıyor. Hikaye boyunca cevabını merakla bekleyeceğimiz bu sorular, filmi bir sonraki sahneye neyin geleceğini tahmin etmeyi imkansızlaştıran bir gizemle süslüyor.