"Grand Piano" adlı bu olağanüstü sinema eserinin merkezinde, sahne korkusu olan bir piyanistin derin hikayesi bulunuyor. Sağ soluklu bir gerilim filmi olan bu yapımda, ölümle tehdit edilen bir sanatçının mücadelesi anlatılıyor. Eser, izleyicisine adeta nefes nefese bir müzik dinletisi sunarken, aynı zamanda bir hayatta kalma savaşının da iç yüzünü gözler önüne seriyor.
Baş karakterimiz, yanlış bir nota çaldığı takdirde onu vuracağını söyleyen gizemli bir keskin nişancının gözleri altında performans sergiliyor. Bu durum karakterimizi, hem müzik hem de yaşamla ilgili en derin korkularıyla yüzleşmeye zorlar. Her yanılsama, her hata, kendi ölümünü hızlandırabilir. Ancak burada sadece fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik, sanatsal ve duygusal bir savaş da var. Müzisyenimiz, müziğinin özgürlüğünü ve yaşam hakkını korumak için her nota ile savaş veriyor.
Film, izleyicisine, bir keskin nişancının hedefindeki bir piyanistin yaşadığı korku ve gerilimi hissettirirken, aynı zamanda bu sıradışı durumun getirdiği duygusal karmaşayı ve etik çatışmayı da aktarıyor. Yani Grand Piano, sadece bir gerilim filmi olmanın ötesinde, sanatın ve yaşamın sıra dışı bir kombinasyonunu sunuyor. Her sahnenin, her notasının altında yatan korku ve heyecanın eşliğinde, izleyicinin de kendi iç yolculuğuna çıktığı bir film deneyimi yaşatıyor.
