Bir polis baskını esnasında, çarpık polis Feng ve adamları tarafından yönetilen operasyonda, Feng'in yakın dostu Chiang, suçluların göz bebeği olan değerli bir eşyayı görünce bambaşka bir fikir edinir. Bu paha biçilmez elmasları alarak, dikkat çekmeden uzak bir köye kaçar. Feng içinse başka bir seçenek yoktur.
Ancak bu gerilimli atmosferi daha da yoğunlaştıran, Feng'in bu durumu kabullenip kabullenmeyeceği tartışmasıdır. Feng, önceden belirlenmiş kuralları ve kanunu çiğneyen biridir ve bundan dolayı Chiang'ın bu eylemini bir hainlik olarak kabul eder. Chiang'ın hakkı olmayan bir şeyi alması, Feng'i öfkelendirir ve onu derin bir öfkeyle doldurur.
Chiang'ın yaptığı, ahlaki açıdan savunmasız bir durumdur ve Feng, düşmanına karşı beslediği nefretle, onu bulup adaleti sağlamak için her yolu denemeye kararlıdır. Feng, uzak bir köye doğru düşmanının peşinden giderken, biz izleyicilere gizemli ve heyecan verici bir yolculuk vaat ediyor. Bu yolculuk sırasında Feng'in içinde bulunduğu çelişkiler, onun Janus yüzüne dair ipuçları sunuyor.
Film, Feng'in yanı sıra diğer karakterlerin de karmaşık duygusal durumlarını ve motivasyonlarını çok başarılı bir şekilde işliyor. Bu sıra dışı hikayede, dostluk, ihanet, sadakat ve adalet temaları birbiriyle iç içe geçmiş durumda ve bu karmaşık ilişkiler ağı, izleyicinin ilgisini filme daha da fazla çekiyor. Elmaslar üzerinden gelişen bu hikaye, bir polis ve hırsız hikayesinden çok daha fazlasını sunuyor ve seyirciye insan doğasının karmaşıklığını ve çelişkilerini gösteriyor.
