David Marks'ın hikayesini anlatan bir film izleme şansına sahip oldum geçenlerde. Mark'ın karakteri, gerçek hayatta emlak sektöründe uğraşan kişinin oğlu olarak hayatımıza giriyor ve film, onun üzerine kurulu. Ancak filmin asıl odaklandığı konu, 1982 yılında esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolan eşi Katie'ye odaklanmış durumda.
David Marks, babasının aksine emlak sektörüne ilgi göstermeyip, hayatını daha sade bir şekilde yaşamak isteyen, kendi yolunu çizmeye çalışan bir karakter. Ancak, eşi Katie'nin ortadan kayboluşuyla Marks, cinayet şüphelisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu durum, onun hayatını tamamen değiştiriyor ve seyirciye de gerilim dolu bir hikaye sunuyor.
Eşi Katie'nin ortadan kaybolmasıyla başlayan bu süreçte, Marks'ın potansiyel bir suçlu olarak işaret edilmesi ve hayatının altüst olması, izleyicinin ilgisini film boyunca canlı tutuyor. Şüpheli bir kişi hakkında bir cinayeti aydınlatma çabalarının seyirci üzerinde yarattığı merak unsuru, filmin başarılı bir gerilim yapımı olduğunu gösteriyor.
Marks karakterinin bu trajik hikayesini anlatan film, seyircinin merakını tatmin ediyor ve sosyal normlar, aile baskısı ve cinayet gibi zorlu konuları başarılı bir şekilde işliyor. Ancak Marks'ın eşinin ortadan kaybolması ve sonrasında yaşananlar, izleyicinin aklında birçok soru bırakıyor. Bu soruların cevaplarını bulmak için izleyici, filmin sonuna kadar koltuğuna çivileniyor ve filmin gerilim dolu atmosferine kendini tamamen kaptırıyor. Sonuç olarak, David Marks'ın hikayesi, gerçek hayatta yaşanan bu trajik olayları yansıtan, izleyiciye bu olayların iç yüzünü gösteren ve onları düşündüren başarılı bir film olarak karşımıza çıkıyor.
