Eski çağlara, bir taş devri kabilesine misafir oluyoruz. Bu ilkel yaşamın basitliği ve doğa ile olan kucaklaşması, hayatın karmaşasından uzaklaşmak adına son derece çarpıcı ve etkileyici. Ancak kısa bir süre sonra bu huzurlu tablonun gölgeleri kararıyor. Zira şimdiye kadar görülmemiş bir durumla karşı karşıya kalıyorlar; bir cinayet işlenmiş.
Evet, tarihte bildiğimiz, kanıtlanmış ilk cinayet bu kabileyi sarıp sarmalamış durumda. Bu, herkes için tam anlamıyla bir bilinmeze yolculuk demek; nasıl ve neden olduğuna dair en ufak bir fikirleri bile yok. Cinayetin getirdiği karmaşa ile birlikte, kabile bir yandan da cinayetin ne anlama geldiğini, ölümün kalıcı olduğunu ve hayatının son bulduğunu anlamaya çalışıyor.
Bu da onları bilinmeyene, belki de en büyük korkularına doğru itiyor. Bu belirsizlik, huzuru da yerinden etmiş görünüyor. İlkel yaşamlarındaki bu büyük değişim, onları ne yöne sürükleyecek bilinmez, ancak şunu söyleyebilirim ki; bu gözlemlemesi son derece ilgi çekici ve düşündürücü bir durum. İnsanlığın en temel meselelerinden birini, ölüm ve cinayet konusunu bu kadar gerçek ve ham bir biçimde izlemek, izleyicinin derin bir şekilde etkilenmesine neden olacaktır.
