Silahşor bir adam olan Lane, Mrs. Lowe adlı dul bir kadın tarafından tutulur. Mrs Lowe'un eşi tarafından çalınan altını bulmak ve onu geri getirmek için Lane'i görevlendirir. Bu, dul kadının temiz bir sayfa açıp yeni bir hayata başlamasını sağlayacaktır.
Yalnızca bir ismi bilinen bu gizemli ve çelik gibi sinirli silahşor Lane'in karanlık geçmişi, görevini daha karmaşık bir hale getiriyor. Mrs. Lowe ile olan ilişkisi belirsizliğini korurken, başrollerdeki bu iki karakter arasındaki gerilim hikayeyi daha da çekici kılıyor. Eşi tarafından çalınan altını bulmak için yapılan bu sıradışı iş birliği, hem kendilerine ilişkin şaşırtıcı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlıyor hem de izleyenlere soluk soluğa izlenecek bir macera sunuyor.
Eşinin geçmişte yaptığı hataların yükünü sırtlayan Mrs. Lowe, hırsızın eşi olmanın getirdiği damganın ağırlığı altında eziliyor. Altını bulup geri getirerek kendi suçluluk duygularını hafifletme peşinde. Kendi içinde yaşadığı bu çatışma, karakterin derinliklerine dokunan, insan ruhunun karmaşıklığını ve çelişkilerini mükemmel bir biçimde yansıtan bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.
Ek olarak, bu hikaye, biraz da western sinemasının klişelerini anımsatan unsurlarını da içerisinde barındırıyor: Vahşi Batı'nın acımasız çöllerinde geçen zorlu bir yolculuk, beklenmedik çatışmalar, ihanetler ve tabii ki de altın peşindeki hırs ve açgözlülük. Buna rağmen, hikaye özgün bir bakış açısı ile ele alınıyor ve Western türünün sınırlarını aşıyor. Kısacası, her sahnesi heyecan dolu bu film, izleyicilere karmaşık karakterleri, beklenmedik dönüşler ve elbette güçlü bir sonuç sunuyor.
